3 Ocak 2016 Pazar

8. BÖLÜM - 8/41



 
Kitabımızı, sevgili dostum güzel insan Aydın Kaynarca bey Görme engelli kardeşlerimiz ve okumayı sevmeyenler için, sesli kitap haline getirdi, kendisine çok teşekkür ediyoruz. Allah razı olsun.

Dilerseniz otomatik çalan müziği durdurun, Videoyu çalıştırın, isterseniz hem okuyup hem dinleyebilirsiniz...

Aşağıdaki bölümün seslendirmesi:
https://www.youtube.com/watch?v=bOK-YoWPDzI



 

Rahat okunması için kitabı üç kısıma ayırdık; Giriş, Gelişme ve Sonuç.

 

Bu üç kısmı da, kendi içlerinde toplam 41 bölüme böldük.

 

8. Bölüm, Giriş kısmına aittir ve Giriş kısmı 13 bölümden oluşmaktadır. (1-13)

 

Bölüm’de yer alan alt başlıklar şunlardır:

 

8. BÖLÜM - 8/41.

8-a) Ömür boyu unutamadığım kızla ilk karşılaşma.

8-b) Gözlerinde boğuluyordum..

8-c) İlk görüşte Aşk.

8-d) Yazar Arif Mayalı’ya yazdıklarımı gönderdim..

 

 

Buyrun bu bölümü okumaya başlayalım:

 

 


 

Böylelikle Aradan bir sene geçti. 1989 yılı, Lise 2 ye geçmiştim.

 

Haziran ayında, okullar kapandıktan bir hafta sonra bir davetiye geldi. Site bahçesinde cumartesi akşamı olacak nişana çağrılıyorduk.

 

İşte hayatımın en önemli ânı o akşam oldu. Bir ömür boyu unutamadığım o kızı ilk defa orada gördüm.

 

Site bahçesinde kurulan masaların birinde biz delikanlılar oturmuştuk. Karşımızdaki kurulan masalarda yüzlerce insan vardı.

 

Tabi henüz 16’sında ergenlikteki bir genç olarak, karşı cinse yeni yeni ilgi duyuyorduk.

 

Zaten meslek lisesinde çok az kız öğrenci okuyordu. Sınıfımızda üç kız vardı. Kendime güvensiz oluşumdan bakmazdım bile...

 

Geçen yıl da, kolejdeki zengin ve kendini beğenmiş kızlara birtürlü ısınamamıştım. Gerçi ısınsam bile onlar beni beğenmezlerdi, yamuk, dengesiz diye alay ediyorlardı çünkü.

 

Karşıdaki masaların birinde yaşıtımız kızlar oturuyordu. Tabi biraz baktım ama kızların hiçbiri ilgimi çekmedi. Fakat iki dakika sonra o masaya bir kız geldi oturdu.

 

Ceylanlar kadar güzel bir kızdı. Yürüyüşündeki endama hayran kalmıştım. Yüzü ay gibi parlıyordu. Kablolarla bağlanan ampüllerden birinin tam altına oturmuştu.

 

Yazdıklarım yüreğimden geçenlerdir. Yazarken o anı yeniden hissediyorum çünkü...  Kendimi hiçbir zaman bir yazar olarak görmedim.

 


Naçizane hayata dair yazılar yazan bir engelliyim. Bir yazar gibi duygularımı tam olarak anlatamıyorum. Ama bu şiir, o anki duygularıma tercüman oluyor: 

 

GÖNÜLLE BAŞBAŞA

 

Dudakları bir dal ateş, mercan gibi

Bakışları masum bir heyecan gibi

Yürürken titreyen o narin endamı

Pembe bir gül açmış taze fidan gibi

 

Fark edemiyorum gözle gördüğümü

Saçlarında bağlı aşkın kör düğümü

Bir tatlı rüya mı, bir canlı büyü mü?

Elim dokunuyor, fakat yalan gibi...

 

ŞİİR: Mehmet Akif Ersoy

 

 


 

Ortada oynayanları seyrederken gözgöze geldik. Sanki o an zaman durmuştu. Gözlerimi ayıramadan o güzel yeşil gözlere bakıyordum. İlhan İrem’in şarkısında dediği gibi, Yemyeşil bir denizdi. Ne bir sandal, ne bir ada, ne bir sahil vardı, boğuluyordum.

 

Etrafta neler oluyor farkında değildik. Türkü susunca uyandık. Fakat az sonra ben tekrar ona baktım. Bakışımı farkedince de utancımdan yönümü çevirmiştim. Oynayanları az seyrettikten sonra tekrar ona döndüğümde ise, bu kez o bana bakıyordu.

 

Bugüne kadar hep dengesizliğimle alay edildiği için kendime aşırı güvensizdim. Beni beğeniyor olabilir miydi? Yoksa, bu kim bana bakan diye mi bakıyordu, bilemiyordum.

 

Fakat ben onun gözlerine çarpılmış, ona bakmaktan kendimi alamıyordum.

 

Birisi masalarına geldi, onu oynamaya kaldırdı. Kalktı, oynarken sık sık gözgöze geliyorduk. Ben o kızın oynarken muhteşem endamını, dans figürlerini ve dengesini gördükçe, aman Allah’ım bu kız beni nasıl beğenecek, diyordum.

 

Çünkü masamızda yaşıtım olan, hem çok yakışıklı, hem de karanlık olmasına rağmen düzgün yürüyen arkadaşlarım vardı.

 

 


 

Yukarıda anlatmıştım. Kolejdeyken öğretmenmizin atkıyla gözümü bağlattırıp kendi etrafımda dönüşümü ve bütün sınıfın kahkahalarla gülmesinden bahsetmiştim. Korkuyordum.

 

Çünkü ışık olmayınca dengemi iyice kaybediyorum. Allah öyle merhametli ki, bana bu hastalığı vermiş ama gözlerim ve kulaklarımda rahatsızlık vermemiş çok şükür... 

 

İlk görüşte aşk derlerdi ama nasıl olur ki, derdim. Şimdi ise ben ilk görüşte aşka düşmüştüm. Onun gözlerinin içine bakınca kalbinin güzelliğini hissediyordum.

 

Elest bezminde gördüğüm Allah’ın nuru buydu elbette. Yoksa ilk görüşte nasıl aşık olurdum ki... Kalbinin güzelliği yüzüne yansımıştı çünkü... 

 


O kızla böyle kaçamak bakışmalarımız saatler sürdü. Zaman geçmesin istiyordum. Yirmiüç yıl geçti ama hala unutamadım. Kalbe dolan o ilk bakış unutulmaz, diyen şair haklıymış.

 

İçimden o kızın kim olduğunu, nerede oturduğunu düşünüyordum.

 

Belli ki nişana gelen davetlilerden biriydi. Bir daha onu görecek miydim? Derken annemin ilerden hadi gidiyoruz işaretiyle irkildim. Saat 23’ü geçmişti.

 

Saatlerdir oturmaktan zaten uyuşmuştum ve de yetersiz ışıkla dengemi iyice yitireceğimi biliyordum. Ayağa kalkıp yürüsem bana bakacaktı. Bir çözüm arıyordum.

 

Kalbim güvercin kalbi gibi hızla pırpır atmaya başladı. Nasıl kalkacağım diye düşünürken önümden sitemizdeki bir abi geçiyordu. Ani bir hareketle kalkarak koluna giriverdim.

 

Samimi sohbetle gülüşerek site bahçesinden çıktık. O abiyle neler konuştuğumu inanın hiç hatırlamıyorum.

 

 


 

Bu kadar yazdıktan sonra akşam Efkan hocamgil çaya geldiler. Yazar Arif Mayalı biraz yazdıktan sonra gönder demişti. Siz de bir okuyun, uygun görürseniz göndereyim hocam, dedim. 

 

Okudu, bazı cümlelerdeki anlatım bozukluklarını düzelttik. Gönderebilirsin Celȃl, dedi. Word dosyasını maile ekleyip gönderdim. Üç gün sonra cevap geldi. Gelen mail şöyleydi:

 

"Celȃl kardeşim,

Öncelikle seni tebrik ederim. Gerçekten içten, çok akıcı yazmışsın. Yine de kitabın çok rahat okunması için birtakım basit kurala uyman gerekli, istersen sana kısaca yazayım bunları, ona göre gönderdiğin yazıyı gözden geçir, tamam mı?

 

1 Cümleler kısa olmalı, uzun cümleleri bölmelisin.

2 Sık sık paragraf başı yapmalısın. Uzun paragrafı görenler okumaktan kaçınırlar.

3 Konuyu anlatırken o anki duygularını hissettirmelisin.

4 Detaylara fazla girmeden konuyu özetlemelisin ki okuyan sıkılmasın… ”

 

İki gün ugraşarak söylediği kurallara uyarak yazıyı yeniden düzenledim. Sonra yeniden maille gönderdim.

 

Cevabında, Celȃl kardeşim, tebrik ederim, saydığım kurallar çerçevesinde harika olmuş gerçekten, lütfen aynen böyle yazmaya devam et. Gerçekten gerisini çok merak ettim. Acele etmeden dinlene dinlene yaz, hadi bakalım bekliyorum, dedi. 

 

 

Yukarıdaki kısım, bu kurallara göre yeniden düzenlediğim kısımdır. Şimdi kaldığım yerden anlatmaya devam ediyorum:

 
SONRAKİ BÖLÜM    ---              ---   ÖNCEKİ BÖLÜM

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder